Sunday, May 10, 2009

Välkommen till Sverige

Sonunda buranın en çirkin yüzünü de görmüş oldum. Olayı anlatacam fazla da yorum yapmıcam çünkü sinir ve gerginliğimi hala üzerimden atamadım. Ayda yılda bir dışarı çıkalım dedim, daha önce bölümden tanıştığım alman bir çocuğun tayfası ile dışarı çıktık. Alman,fransız,isveç,türk ortak yapımı bir kadro. Gerçekten iyi tanıdığım kimse yok ortamda. İlk önce hayvanlar gibi içildi tabi ondan sonra dışarı biryerlere normal olarak. Çok barışçıl taşkınlık yapmayan dam-sap dengesi sağlanmış çok süper bir topluluk. Neyse içeri girdik. Zaten burda bara pavyona girince bizim ayyıldızlı ehliyetler direk dikkatleri çekiyor. O konuda yapacak bişiy yok, ama aldılar içeri. Giriş paralarımızı da paşa paşa ödedikten sonra. Hemen bir içki aldı herkes. Bi yere geçildi. İnceden tepinme ile karışık muhabbet vs. Beni bilenler gürültülü ve karanlık ortamlarda nasıl mala bağladığımı da çok iyi bilirler. Hemen mala bağladım öle duruyorum arada milletle konuşuyorum. Biram biter bitmez hiç yoktan nerden geldiğini bile görmediğim bir güvenlik beni dışarı davet etti. Ben de tamam gelelim dedim. Sanıyorum ki bişiyler soracaklar veya bişiy düşürdüm onu verecekler filan. Dışarı çıktık. "You're too drunk to be here" dedi adam arkasını döndü gidiyo. İşte o an hissettiklerim, yabancı olmak,öteki olmak "invandrare" olmak hiç bir şey yapamamak.
Bir araba laf ettim ama neye yarar. Polis çağırmaya çalıştım polis tabi ki sikine takmadı. Suçum sadece mala bağlamak dostlar. Bu kadar. Gerçekten de sarhoş olduğum için sinirlendim, sinirli olduğum için de bunun sadece yabancılara yapılan bir muamele olduğunu düşündüm. Sonra sakin kafayla düşünüp bi kaç kişi ile konuşunca bunun tek neden olmadığına ikna oldum. Mutlaka yabancı olmam en azından benim için çok büyük handikap. İsveç'li olsam cıngar veya kavga çıkarabilirdim en azından. Beni asıl şaşırtan ise bir çoğu ile o gün tanışdığım insanların hepsinin (yaklaşık 10 kişi) benimle beraber çıkmaları benim adıma güvenliklerle tartışmaları oldu. Hiç tereddüt etmediler. Sonra beni teselli etmeye çalıştılar. Neyse ordan çıktık başka yere gittik yine ay-yıldız problemi oldu kapıda ama hallettik sonra. Öyle böyle derken gün ışıdı dediğime bakma saat 3 daha.
Sabah 6'da, geldiğimiz yere döndük.Sonra ikinci bir gaz dalgası ile hadi göle gidelim oldu. Son gaz dalgası gerçekten beni hayretler içinde bıraktı. Hava yaklaşık 7-8 derece. Su baya soğuk. İşte o andan görüntüler.


Ha bi de yazmayı unutuum, sabah dönüşte tren beklerken oturarak, başımla dizlerim arasına kollarımı sütün gibi kullanarak dinlenirken uyuya kaldım ve treni kaçırdım. Ayakta uyudum da diyebiliriz.

10 comments:

Elmoş said...

Göle girdin mi, anlamadım.
Bir de MSN'den çıktın, haberini almaz olduk.
Sevgiler,

Tarkan

heffer said...

seni içeriden atacak barın orta yerine sıçarım oytuncum hatta akay tükürür ve rospuçucuu diye bağırır.

ben asıl şaşırtan şey ise tüm grubun dışarı çıkıp seni koruması oldu.delikanlılık ölmemiş.zaten tahminimce göle donla girmeleri bu delikanlılığı destekler bi davranış biçimi.

oyku peksel said...

abicim dun asliyla konustum onlarin senesinde fransiz bi kizi da cikarmislar bardan. cok da ayyildiz olayi degil yani. bilgin olsun.

Deniz Coşkun said...

hahaha, bu arada bir düşündüm de, Tayyibin pek yakınlarda Davos'a yaptığı muamele, Akay'ın birkaç sene önce Fora Bar'a yaptığı muamelenin "bir nevi" aynısı değil mi?

bop said...

Belki de tayyip ve akay doğruyu yapmışlardı. Bi olay çıkarmayınca da insana çok koyuyo.

Deniz Coşkun said...

yatmadan önce okuduğum son kitapta (kitap değil de trivia'lar bütünü diyim) İsveç'e neden intihar ülkesi dendiği yazmaktaydı.

Hani derler ya, İsveç çok sıkıcıdır, buraya gelen herkes intihar eder falan, aslında o laf ikinci dünya savaşı ardından İsveç'te Baltutlämningen adıyla bilinen olaydan ileri geliyormuş. Sovyet'ler Baltık askerlerin kendilerine teslim edilmesini istemişler, çünkü Baltık ülke mensuplarını, yani Estonya, Litvanya ve Letonya vatandaşlarını Sovyet bünyesinde görmektelermiş ve dolayısıyla bu esirler Sovyetlere teslim edilirse vatan haini olarak yargılanacaklar ve idam cezasına çarptırılacaklarmış. Bu cezadan korkup intihara teşebbüs eden ve başaran esirlerden ötürü İsveç'in adı intihara karışmış.

Aslında şu anki istatistiklere göre, intihar konusunda Litvanya birinci sırada, Rusya ise ikinci sırada.
İsveç ilk 20'de bile yokmuş.

İsveç'le ilgili yeni ne öğrenirsem bu blog'a yazacağım tabii, buradan bunu anladın, demi Oytun?

arınpaşa said...

senin peşinden bardan çıkıp bar görevlilerine atarlanan, onlarla yüzgöz olan, orda kürşaamın maralımın akayımın ve benm yerime sana yapılan muameleye göğüs geren ecnebi arkadaşlarımı candan kucaklıyorum. hepsi kardeşimdir, bacımdır, kanımdır.

bigbeckenbauer said...

http://www.youtube.com/watch?v=FpWFwaXef1M

ovgu said...

Bardan atma çok ağır. Koluna dokunana "One minute" çekseydin bari...

enola is gay said...

belki de oktar babuna için topladıkları kanlardan edindikleri genetik bilgiyle yakında türkleri* dünya barlarından uzak tutacak o kokuyu yaymaya başlarlar.

adnan hoca da hoşlanır ki bu durumdan.

*şair burda aslında eril olan türklerden bahsediyo.