Sunday, September 20, 2009

Wednesday, September 9, 2009

noluyo lan?


PES oynarkene ekranda birden siyah üstüne beyaz bir yazı belirdi.

"Sizde o göt var mı? (Do you have what it takes?)
15 Eylüle kadar askere(mil.se) yazılın. İsveç Silahlı Kuvvetleri"

aha inamıyosan resime bak. Bilgisayarıma kadar sirayet etti polis devleti.



Monday, September 7, 2009

neden böylet

bak çok ilginç bir haber. WSI Türkiye Başkanı Uçar, 'Türk insanının gramer ve yanlış yapma takıntısı var. Bu yüzden İngilizce konuşamıyor' dedi. Hay ağzını öpüyim sayın Uçar.

Bu yaz baya birşeyler oturdu kafamda. 1 sene burda neden allahım neden biz böyleyiz diye sordum. Bence Türklerin çok istisnai bi konumu var. Diğer 3. dünya ülkelerinden ayrılmaktayız. Aslında çoooook idealistiz . "İdealist"i felsefe akımı olarak kullanmıyorum bak. "Köydeki idealist öğretmen" der gibi. Ama bir taraftan da her türlü kaypaklık var. Bu kaypaklık kafadaki gerçek hayattan kopmuş idealizme verilen bi tepki olabilir, bilemiyorum. Kafaya yerleştirilmiş inanılmaz sağlam kalıplar var. Hayatı algılama ve gözlemleme konusunda büyük sorunlar yaratıyor. Esnek değiliz. Halbuki hayat hep esneklik istiyor. Bu durum türklük beyazlaştıkça artmakta.
Sevan Nişanyan'ın "Yanlış Cumhuriyeti" ini okurken bunların hepsi birer anlam buldu. Bir politik-tarih kitabı olmasına rağmen ruh dünyamı ve düşünce sistemimi alt üst etti diyebilirim. Sadece bir kitapla olacak iş değildi tabi. Kafaya yerleşen kalıplar Türkiye için kör topal çalışıyordu veya şöyle diyelim: çalışmadığını bana farkettirmeyecek kadar çalışıyordu. Sonuç olarak made in Turkey idi. Tabi Türkiye dışına çıktığım anda pörtledi. Burada geçirilen sıkıntılı koca bir sene gösterdi ki ; aslında hayat veya doğayı biraz da olsa anlamak için duyular hep açık kalmalı, o sınırılı sayıda ve katı kural-kaideleri ile anlanamayacak bir şeydir. Bunları mental doğum sancıları çekerek idrak ettim. Bunun üstüne koca bir yaz bu kitabı okuma ve yaşadıklarımı sindirme süreci geçirdim. Herkese şiddetle tavsiye ediyorum. Bana tavsiye eden de Rıfat idi, onun da kredisini burdan verelim.

Bunu saymıyorum. Bu düşüncelerimi daha da açma niyetim var. Kısmet diyelim. Yandaki freshman çocuklar, buraya taşınır taşınmaz afedersin "delinin yarrağa sarıldığı gibi" gitara sarıldılar ve o günden beri tüm gün gitar çalıyolar ve kafa sikiyorlar. Konsantrasyon filan kalmadı.

Sunday, September 6, 2009

He's poor

Dün maçı izlemeye niyetlendim. Türkiye-Estonya. Tabi ki p2p streaming linki bulamadım. İğrenç justin.tv'ye de mahkum olmak istemedim, dedim mutfağa gidiyim de İsveç-Macaristan maçını izlerim. Hiç yoktan iyidir. Maçı izlerken koridor arkadaşlarımdan biri de ilgilendi maç ile. Laf lafı açtı. "Hergün Södertalje'ye gidiyorum ben" dedi. Erkek arkadaşım orda yaşıyo. "Zaten bugüne kadar beraber olduğum herkes uzakta oturuyodu".

Devam etmeden size biraz Södertalje'den bahsetmek istiyorum. Bu pek de şirin olmayan banliyömüz, yine birkaç kardeşi gibi genelde doğudan gelen göçmenciklerin toplaştıkları, suç oranlarının ve fakirliğin görece yüksek olduğu yerler. Standart bi İsveç'linin "abi oraya gidilmez", "oraya gideceğime Örebro'ya (Södertalje Pendik ise Örebro Tekirdağ öyle düşün) giderim" dediği bir yer.

Neyse dedim herhalde senin manita İsveçli değil. Orda pek İsveçli yoktur dedim. "He's poor." dedi. Sonra "He is quite poor" dedi. Ama öyle rahat ve tek nefeste, gözlerini kaydırmadan, direk, açık ve net söyledi ki. Hayretler içinde kaldım. Bizim yetişdiğimiz yerin ahlakına ters.

Dünyanın genel dönüşüne ters. Cancan'la kütüphanedeyken onun kitaplarından birini okuyodum. "Kadınların ayakkabıları bu kadar sevmesi, pahalı ve çok sayıda ayakkabı alma çılgını olmaları şeklinde çizilen stereotipik portre, aslında, ayakkabının sosyal statünün en belirleyici ve net göstergelerinden biri olması ile ilgilidir." gibi bişiy yazıyodu. Hani çok fakiri tarif etmek için ayağına giyecek çarığı yok derler ya.

Thursday, September 3, 2009

yine yeniden

Blogu kapatacaktım, sonra dedim kime ne zararı var? Kalsın. Öle gözlem tespit filan yazıyorum millet okuyo. Bak hemen iki 3 gözlem-tespit vs. daha attırıyım.

* Kışın ortasında cıbıl cıbıl gezen gençlik mevsim geçişi olan şu sıralar tesettüre bürünmüş. Güneylerden yeni gelmiş olabilirler.
* Artık hava; soğuk, sıcak, karanlık falan filan sikime takmıyorum afedersin.
* Sarışın kızlar ilk geldiğimdeki etkiyi bırakamadı üstümde.
* İsveççe nankör bir dil değil sanırım. 3 ay uzak kaldım artık daha rahat anlıyorum.
* Bütün yaz büyük emekler sonucu edindiğim buğday tenime hayran kalıyor herkes, allah müstahakımı versin.
* Yeni yerime taşındım. Okula çok yakın. Çok sevinçliyim.
* Hans denen arkadaşım bana beleş kahve makinası verdi. Çok iyi insan bu hans ha.
* Temizlik yaptım, hiç öle mis gibi kokmadı yani. Burdaki deterjanlar kokusuz diye bi genelleme mi yapsam?
* Burdaki öğrenci yurtlarındaki sistem benim akıl limitlerimi aşıyo. Herşeyi bizden bekliyolar. Temizlik, bakım-onarım. Kim yapacak hangi sırayla yapacak hiç biyerde yazmıyo. İşallah anlarım ilerde.
*Psiklet alıcam sanırım.